İçimizdeki Mikro Organizmalar
Doğum öncesi hiçbir şekilde bedenimizde olmayan bu canlıları ilk olarak doğum kanalından çıkarken annemizden alırız , bunlar bizim bağışıklık sistemimizin gelişmesi için önemli olan organizmalardır ,sindirim sistemimize yerleşir yerleşmez hızla çoğalıp koruyucu görevlerine başlarlar. Son yıllarda sezaryen ameliyatı ile alınan çocukların ağızlarına annelerinin doğum kanalından sıvı verilerek bağışıklıklarının doğru gelişmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Derimizin üzerinde , ağzımızda , burnumuzda, boğazımızda , yemek borumuzda , midemizde , bağırsaklarımızda, kısaca içimiz de dışımızda bir çok “konakçı” bizle birlikte yaşamakta ..
Bağırsaklarımızdaki mikro organizmanlar
Bunların bir çoğu ile mücadele ederken bir çoğu ile bir uyum içindeyiz ve bu mikro organizmalar genelde bir birleriyle de mücadele etmekte .. Beslenme kültürü çok uzun bir sürede oluşmuştur, binlerce yıllık bu süreç içinde metabolizmamız bir çok mikro organizmayla birlikte var olmayı deneyimlemiştir. Yiyeceklerimizi yemeden önceki hazırlığımızda ve sindirilmesi aşamasında , bu organizmalarla birlikte olmuşuz. Bu birliktelik bazı durumlarda besinlerimizi çürütmüş , bazen de uzun süreli saklayabilmemizi sağlamıştır. Evrim sürecimiz içinde İnsan olarak otçul beslenmeden etçil beslenmeye geçmemiz bağırsaklarımızın kısalmasına, enerjimizin çoğunu kullanan bağırsaklarımızın küçülmesi de beyine daha fazla enerji sağlanmasına ve bedene oran olarak, beyni büyük bir canlı haline gelmemize neden olmuştur.
Bağırsaklarımızda ne kadar mikro organizma var?
Örneğin Apandist, otçul beslenen atalarımızın sindirim sisteminin , bitkilerdeki selülozu sindirebilmek için gerekli olan bakteri ve mikroorganizmaların bulunduğu, mayanlandığı körbağırsak yapısından kalan bir uzantıdır. Tür olarak geldiğimiz noktada yaklaşık 30 trilyon hücreye sahip bir canlıyız.. 30 trilyon çok büyük bir sayı. Ama bağırsaklarımız içinde yaşayan canlı organizma sayısı yaklaşık 40 trilyon. Evet ağırlıklı olarak dört grupta 600 çeşit toplamda 40 trilyon mikroorganizma. Bir düşünün ! Kendimizi yalnız hissetmememizi sağlayacak kadar çok.. Dost , düşman , çıkarcı , arsız işbirlikçi 40 trilyon konakçı organizma . Toplam ağırlıkları 1,5 kg olan 40 trilyon canlı..
Bağırsaklarımız için Probiyotik
Besinlerden aldığımız karbonhidratlar(şeker), proteinler , yağlar , ağızda başlayan bir süreçle , su ,tükürük enzimleri ,mide enzimleri mide asidi , pankreas enzimleri , ince bağırsak enzimleri ve mikroorganizmaların parçalamasıyla sindirilmektedir.. Ham (raw) gıdanın , mayalanma (ferment) sonrası , oluşan halinde , gelişen mikroorganizmalar (probiyotik) , sindirimimiz için uygundur.
Çevremizde bir çok mikro organizma , uygun ortam oluştuğunda mayalanma olarak adlandırdığımız konakladığı besin kaynağını kullanarak çoğalmaya ve o besin yapısını kimyasal olarak değiştirmeye başlar. Binlerce yıl boyunca, insanlar bazı mikrobiyal toplulukların çoğalmasını teşvik eden koşulları optimize etmişlerdir. Bu toplulukların metabolik aktivitesi, fermente gıdaların güvenliği, dokusu ve aromasının anahtarıdır. Sıcaklık, tuzluluk ve nem gibi mikrobik büyüme değişkenlerinin şekilendirmesi ile, peynir, bira, şarap, çikolata, maya, lahana turşusu, kimchi ve miso dahil olmak üzere geniş bir fermente gıdalar yelpazesi ile sonuçlanır Sebzelerin mayanlanması aşamasında önemli unsur tuzdur , insanlar gıdalarını uzun süreli kullanabilme yöntemlerinden biri olarak tuzu kullanmayı öğrenmiştir .
Probiyotik Gıdalar
Tuzla gıda saklama ,Güneşte kurutmadan farklı olarak gıdanın su ve uçucularını kaybetmemesini sağlamıştır . Tuz ve mayalanma sonucu oluşan asitler , bir çok mikroorganizmayı öldürüp gıdanın bozulma süresini uzatmaktadır . Evrim sürecimiz içinde tuzun gıdalarda yok etmediği mikroorganizmalarla metabolik uyum sağlamayı başarmışız , büyük ihtimal başlangıçta bu uyum bu gün gibi değildi , tuzun öldürmediği bir çok bakteri bizi kötü etkilemiş olabilir. Tuzun yanı sıra birçok baharat tat ve lezzet olarak kullanılmış , bunların varlığı da bu uyuma katkı sağlamıştır.
Bağırsaklarımız içinde bulunan bu küçük canlılar , yaşam kalitemiz için çok önemlidir , bu topluluğun bizden yana organizmalardan oluşması sorunsuz ve mutlu bir hayat yaşamamıza neden olur . Bağırsaklarımızdaki belirli mikroorganizmalar olmadan, belirli bazı önemli vitaminleri sentezleyemeyiz, yiyecekleri sindiremeyiz ve hatta suyu ememeyiz! Ek olarak, bağırsaklarımızdaki yararlı bakteriler, bağışıklığımıza yardımcı olup diğer kötü bakterilerin saldırılarını da savuşturur. Dahası, bağırsak bakterilerinin hormonal dengemizi, metabolizmamızı ve hatta ruh halimizi etkileyebileceği bilimsel olarak doğrulanmış bulunmaktadır.
Mikrobiyota ne demek?
Mikrobiyotamızla ilgili bilmemiz gereken en önemli bilgi, bu konakçıların sayısının ve çeşidinin çok olması. EColi - Escherichia cinsinden , ince bağırsaklarımızda veya sıcakkanlı hayvanların bağırsaklarında oldukça huzur içinde yaşayan ve aslında sağlıklı bir bağırsak ortamının önemli bir parçası olan çubuk şeklinde bir bakteridir. Bir yandan, gastro intestinal sistemde çok önemli bir yer tutmaktadır, çünkü K2 vitamini üretmekte ve patojenik bakterilerin bağırsaklarınızda koloniler oluşturmasını engellemektedir. Ama diğer yandan aynı türün farklı alt grupları yaşadığımız ortamlarda karşılaşabileceğimiz ve vücudumuza girdiğinde şiddetli mide krampları, kusma ve ishale neden olabilmektedir.
Mikro Organizmaların faydaları
Temiz gıda temiz eller sağlık için çok önemlidir Mutluluk hormonu Dopamin beyinde üretildiği oranda bağırsaklarda da üretilmektedir . Beyin ve sindirim sistemi arasında direk bir bağlantı hattı vardır , Enterik Sinir Sistemi’nde “ vargus siniri ” bu iletişim için çalışır. Ruh halimizin bağırsaklarımızı etkilediğini bilirsiniz , hani hoşlandığınız anda , bir duygusal anda içinizde kelebekler uçuşur , ya da biri bizi “ fıtık eder”.
İşte bunun tersi aynı şekilde bağırsaklarınızın sağlıklı olması ruh halinizi etkilemekte, size huzur , mutluluk vermektedir.Ve ayrıca bağırsaklarda oluşan bir çok hormon kana karışıp beyne ulaşır.. Örneğin doyma hissini bu şekilde yaşarız. Sindirim sistemimiz içindeki sağlıklı probiyotik canlıların sayısını arttırmamız bize zararlı olanların azalmasını sağlayacaktır , güçlü olan kazanır . Doğru beslenmeyle gücü oluşturabiliriz ..
Bir çok bilimsel çalışma bazı tür bakterilerin bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini, başta sindirim sistemi kanserleri olmak üzere , bir çok kanser türüne karşı vücudu koruduğunu ortaya çıkarmıştır. Diyabet , tansiyon , kalp ve damar sağlığı için çok önemli olduğu bir çok bilimsel araştırmada vurgulanmıştır .